Akdeniz’in Despinian Saliny Krizi (MSC) olarak adlandırılan kaza nedeniyle yok olma eşiğinden döndüğü bilinmektedir.
Bilim adamları, milyonlarca yıl önce buharlaştığı bilinen Akdeniz’i dolduran mega kılıfın kanıtlarını buldular.
Uluslararası bir araştırmacı ekibinin yeni sonuçları, Akdeniz’in jeolojik tarihindeki en önemli gizemlerden birinin çözümünde rol oynayabilir.
Yaklaşık 5.5 milyon yıl önce, Akdeniz’in yaklaşık dörtte üçü buharlaştı. Akdeniz adı verilen bu olay nedeniyle Messinian Saliny Krizi (MSC) Yok olmanın eşiğinden döndü.
Havzanın daha sonra tekrar dünyada olan en büyük sel kazasıyla doldurulabileceği düşünülüyordu. Bu teoriye göre, 5.3 milyon yıl önce, “Sel Zanclean” adlı şiddetli bir sel, Akdeniz’i yeniden inşa etti ve Atlantik Okyanusu’nda tekrarladı.
Şimdi bilimsel hakem dergisi Communications Earth & Environ’da yayınlanan yeni bir araştırma, Zanclean’ın tufanının gerçek olduğuna dair “ikna edici” testi sundu.
Araştırma ekibi, bir zamanlar Batı Akdeniz’i doğu Akdeniz’den ayıran ve şu anda sualtı olan Sicilya Sill yakınında 300’den fazla asimetrik, kesintisiz buldu. Crests, arka taraflar ve çevre alan tarafından giyilen moloz ile tabakalandırıldı, bu da hızlı ve yoğun bir birikim sürecini gösterdi.
Katmanlar, Messinyalılar ve Zanclean dönemleri belirlendi. Bu, 5.3 milyon yıl önce meydana geldiği varsayılan Zanclean’ın seline mükemmel bir şekilde denk geliyor.
Bu kretlerin özelliklerini jeofizik veriler ve bilgisayar modelleriyle birleştirerek, araştırmacılar Mega Selin’in 2 ila 16 yıl sürdüğünü ve saniyede 68 ila 100 milyon metreküp suyla doldurduğunu buldular.
“Mega Selitina Zanclea, deşarj hızları ve dünya tarihindeki kurslar, dünya tarihindeki diğer tüm seller tarafından daha büyük ve büyüleniyor.”
“Araştırmamız şimdiye kadar bu olağanüstü olayın en ikna edici kanıtını sunuyor.”
“Bu kretlerin morfolojisi, kuzey yönünde büyük ölçekli ve çalkantılı su akışı, kuzeydeki büyük bir su ve çalkantılı akışın neden olduğu erozyonla uyumludur.”
“Zanclean’ın sellerinin muazzam gücü ve manzarayı yeniden şekillendirdiğini ve jeolojik kayıtlarda kalıcı izler bıraktığını ortaya koyuyorlar.”