
Yayınlanma tarihi
Yunan besteci Mikis Theodorakis’in doğumunun yüzüncü yılı münasebetiyle Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu, Çarşamba günü Sismanoglio Megaro binasında “Theodorakis’in Müziği: İki Halk, Bir Melodi” başlıklı özel bir etkinlik düzenledi.
Yakın zamanda yenilenen tarihi binada düzenlenen gecenin teması, Theodorakis’in müziğinin evrenselliği ve sanatın Yunanistan ve Türkiye halkları arasında kurduğu kültürel dostluk köprüsüne odaklandı.
‘Sanatın birleştirici gücüne inanan bir köprü kurucu’
Etkinliğin açılış konuşmasında Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu Konstantinos Koutras, Theodorakis’in sadece bir besteci değil, aynı zamanda insanlık onuru ve özgürlüğü mücadelesinin evrensel sesi olduğunu vurguladı: “Müzikleriyle sadece Yunan halkını değil, özgürlük, adalet ve onur için mücadele eden tüm insanları temsil ediyordu. Theodorakis sanatın, özellikle de müziğin, tarihin ve siyasetin yarattığı ayrımları aşarak insanları birleştirebileceğine tüm kalbiyle inanıyordu.”
Konuşmasının sonunda iki ülke arasındaki kültürel diyaloğun önemine dikkat çeken Koutras, şunları söyledi: “Ortak anıları, kültürel zenginliği ve müzik geleneğini paylaşıyoruz. Bunlar, dostluk ve karşılıklı saygı temelinde yeni köprüler kurmanın sağlam temelini oluşturuyor.”
Theodorakis’in mirasına bilimsel ve kültürel bakış
Etkinliğin ilk bölümünde Yunan ve Türk kültürünün seçkin temsilcileri Theodorakis’in hayatı, eserleri ve evrensel etkisine ilişkin düşüncelerini paylaştı. Konuşmacılar arasında Müzik Dostları Derneği Direktörü Alexandros Charkiolakis, aynı derneğin Yunan müziği bölümü başkanı Valia Braka ve geçtiğimiz günlerde “Dünyanın En İyi Kitapevi” ödülünü kazanan Minoa Kitabevi’nin kurucu üyelerinden Nazım Tokuz da vardı.
Charkiolakis, Theodorakis’in eserlerinin sadece ulusal değil küresel anlamda da kültürel değere sahip olduğunu vurguladı. Valia Braka, bestecinin 1997 yılında Müzik Dostları Derneği’ne bağışladığı arşivinin dijital ortama aktarılması sürecinden bahsederek, bu mirasın eğitim ve kültürde kullanılmasının önemine değindi. Nazım Tokuz, Theodorakis’in yakın arkadaşı Asteris Koutoulas’ın yazdığı ve Minoa Kitabevi tarafından Türkçeye çevrilen “Hücrelerden Konser Salonlarına: Theodorakis’e Sorun” kitabını anlattı.
Zülfü Livaneli: “Theodorakis’le aynı dili konuştuk: müziğin dilini”
Gecenin en anlamlı anlarından biri de Türk müzisyen, yazar ve siyasetçi Zülfü Livaneli’nin video mesajı oldu. Livaneli, uzun yıllar dostluğu ve ortak sanatsal üretim yaptığı Theodorakis ile anılarını ve müziğin iki halk arasında kurduğu duygusal bağı şöyle anlattı: “Aynı dili, yani müziğin dilini konuşuyorduk. Benzer kaderleri paylaşan Türk ve Yunan halkları gibi Mikis de acıyı, umudu ve direnişi melodilere dönüştürüyordu.”
Livaneli ve Theodorakis, 1980’li yıllarda “Güneşin Çocukları – Ta Paidia Tou Iliou” gibi ortak müzik projelerinde bir araya gelerek iki halk arasında bir barış köprüsü kurmayı amaç edinmiş, birlikte konserler vermiş ve barış mesajını sanat yoluyla taşımışlardır.
Betty Harlafti ve Ali Koç’tan müzik yolculuğu
Etkinliğin ikinci bölümünde Theodorakis’in hayatının son yıllarında birlikte çalıştığı genç sanatçı Betty Harlafti, bestecinin Yunanca ve diğer dillerdeki popüler eserlerini seslendirdi. Kendisine piyanoda ünlü Türk sanatçısı Ali Koç eşlik etti. Harlafti’nin performansıyla izleyiciler, Theodorakis’in ölümsüz melodileri ve yaratıcı dehası arasında duygusal bir yolculuğa çıktı.
Theodorakis: Tek hayat, tek direniş, tek melodi
1915 doğumlu Mikis Theodorakis, 20. yüzyılın en tanınmış Yunan bestecilerinden biridir. Yunan Zorba adlı soundtrack’iyle dünya çapında üne kavuşan sanatçı, siyasi aktivizmi, sürgün yılları ve özgürlük mücadeleleriyle de Yunanistan’ın yakın tarihine damgasını vurdu.
Theodorakis sadece Yunanistan’ın değil, tüm Akdeniz coğrafyasının sesi olmayı başardı; Müziğiyle halkları, dilleri ve ideolojileri aşan evrensel bir dil yarattı.
