
İtibarenJakub Dutkiewicz
Yayınlanma tarihi
Önceki iki stüdyo albümü “El mal querer” (2018) ve “Motomami” (2022) arasında Rosalia, geleneksel flamenko ve kanteden Latin R&B ve reggaeton’a ve “Motomami”deki oryantal dokulara kadar çok çeşitli müzikal deyimlerde ustalaşabildiğini göstermişti.
Sanatçı bu süreçte farklı etki ve tarzları kendinden emin bir şekilde harmanlayarak hem deneysel hem de dinleyiciye ulaşan bir ses dünyası yaratmıştır.
Katalan şarkıcı Rosalia Vila Tobella, barok operanın ihtişamını elektronik müziğin sıra dışı etkileriyle birleştiren yeni albümü “LUX”ta konservatuar kökenlerini ortaya koyuyor. Büyüleyici vokal hatları, güçlü bas hatları ve aşkın melodilerle desteklenen bu çalışma, neredeyse devrim niteliğinde bir müzik deneyimi sunuyor.
“LUX”, Rosalia’nın kısa diskografisinin en olgun ve eksiksiz albümü olarak duruyor ve sanatçının yaratıcı yolunda doğal bir evrim olarak duruyor.
Rosalia, Tanrı, pop gelenekleri, aşk, terkedilme, ölüm ve özgürlük gibi temaları ele alıyor; histerik duygularla iç içe geçmiş, vahiylerle dolu ama aynı zamanda kusursuz işçilikle birbirine bağlanan karmaşık bir karışım yaratıyor.
“LUX”ta Rosalia vizyonunu açık ve kararlı bir şekilde ortaya koyuyor. Açılış parçası endişeli bir piyano melodisiyle dinleyiciyi içine çekiyor ve ardından albümün ana sorusunu dile getiriyor:
“İkisinin arasında kim yaşayabilir? Önce dünyayı sev, sonra Tanrı’yı sev.”
Parça ilerledikçe tellerin ruhani tonları yerini vurmalı bir kreşendoya bırakıyor; Ancak tam bir çözüm beklerken şarkı aniden bitiyor ve dinleyiciyi cevaplardan çok sorularla baş başa bırakıyor.
Rosalía’nın mesajı açık: Bu, kolay tatmin edici bir albüm değil. Dinleyici, sanatçının kendini keşfetme yolculuğuna davet ediliyor. Ancak “LUX”un anlatımını tam olarak anlamak için bu yolculuğa hazır olmanız gerekiyor.
Ve bu yolculuk herhangi bir yolculuk değil.
Dört parçaya ayrılan 18 parçalık albümde Rosalia, tüm kırılganlıklarıyla kendini ortaya koyuyor. “La Perla”da neşeli bir vals ritmiyle sadakatsiz Casanova’ya meydan okurken, “Mio Cristo Piange Diamanti”de İtalyanca söylenen hüzünlü aryalarla duygusal yoğunluğa ulaşıyor.
Albümün genel yapısını klasik orkestra düzenlemesi belirlese de en etkileyici anlar Rosalia’nın sesini beklenmedik bir şakacılıkla öne çıkardığı anlar. “Novia Robot”ta kadınların boyunduruk altına alınması modelini sorgularken, “Nuevo Mundo”da İspanyol flamenkosunu, Portekiz fadosunu ve görkemli kemanlarını ustalıkla birleştiriyor.
Albümün kapanış parçası “Magnolia” Rosalia’nın veda hediyesi. Kilise orgları ve korolar eşliğinde hayatın geçiciliğine üzülürken, tabutunu çiçeklerle süslediğini hayal ediyor. Parça, sanki büyük bir son patlamayla bitecekmiş gibi uçuyor ama bunun yerine bir feryatla, dinleyiciyi maddi bir sonun özlemini bırakan kalıcı bir yankıyla bitiyor.
Bazen bir sanatçı ortaya çıkar ve bir türün geleneklerini o kadar radikal bir şekilde zorlar ki, o türün sınırlarını yeniden tanımlar. Bob Dylan’ın “Highway 61 Revisited” adlı albümünde duygusal folk şarkı sözleriyle electric rock’ı harmanlaması müziğin dilini değiştirdi. Kanye West’in “808s & Heartbreak” şarkısındaki duygusal ve üslup çeşitliliği çağdaş rap’in yönünü belirledi.
Özellikle pop müziğin algoritmalar tarafından yönlendirildiği ve dikkat aralığının daraldığı bir dönemde Rosalia’nın “LUX”unun aynı etkiyi yaratıp yaratmayacağını söylemek zor. Ancak “LUX” tam da bu koşullara karşı bir protesto olarak okunabilir. Rosalia’nın dördüncü stüdyo albümü, benzersiz sesiyle karakterize edilen bir isyandır.
Kolayca sindirilemeyecek ve temaları herkeste yankı uyandırmayacak olsa da, böylesine eksiksiz, büyüleyici ve teknik açıdan kusursuz bir sanatsal dönüşüme tanık olmak bir ayrıcalıktır.
Olağanüstü: 9/10.
