Demir Çağı’nda da “iç damat” erkeklerinin izleri bulundu

Araştırmanın başyazarı Dr. Lara Cassidy şunları söyledi: “Kadınlar günümüzde ve geçmişte birçok toplumda büyük etkiye ve güce sahip oldu. Bunu hatırlamak önemli” dedi.

REKLAM

Neandertallerden kraliyet saraylarına kadar tarih boyunca kadınların erkek ailelere katıldığına dair pek çok örnek var. Ancak mevcut verilere göre Büyük Britanya’nın Kelt topluluklarında durum tam tersiydi. Araştırmacılar, bu topluluklarda erkeklerin kadınların ailelerine katılmasının “anayerlilik” olarak bilinen bir durumun yaygın olduğunu buldu.

Araştırmanın başyazarı Dublin Trinity College’dan Dr. Lara Cassidy, bulguların çoğu toplumda erkeklerin “ataerkil” olduğu, yani doğdukları yerde kaldıkları varsayımına karşı çıktığını söyledi. Cassidy, “Belki de bazı tarihi dönemlerde ana-yerlilik çok daha yaygındı ve bu, kadınların geçmişteki rolleri ve toplumlar üzerindeki etkileri hakkında önemli bir bakış açısı sağlıyor” dedi.

Cassidy, geçmişte kadınların sadece ev içi rollerle sınırlı olduğu yönündeki ön yargının kırılması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu: “Kadınlar bugün ve geçmişte pek çok toplumda büyük etkiye ve güce sahip oldu. “Bunu hatırlamak önemli.”

DNA analizinden elde edilen bilgiler

Nature dergisinde yayınlanan çalışmalarında araştırmacılar, Dorset’teki bir grup mezarlığa gömülü 50’den fazla bireyin genomunu inceledi. Bu bireylerin çoğu, MÖ 100 (MÖ) ile MS 100 (MS) yılları arasında Britanya’nın güney kıyısında yaşayan bir Kelt kabilesi olan Durotriges’e aitti.

Dorset bölgesindeki bu mezarlar yalnızca Demir Çağı mezarlarının nadirliği açısından değil, aynı zamanda kadınların daha çok değerli eşyalarla birlikte gömülmesi nedeniyle de dikkate değerdir. Cassidy, “Bu, erkeklerle kadınlar arasında statü açısından çok büyük bir fark olmadığını veya belki de kadınların daha yüksek bir statüye sahip olduğunu gösteriyor” dedi.

Cassidy ve ekibi ayrıca DNA analizi de yaptı. Mitokondriyal DNA’nın yalnızca anneden yavruya aktarıldığını belirten ekip, bireylerin çoğunun aynı kadın soyundan geldiğini tespit etti. Cassidy, “Hepsi aynı kadının torunlarıydı” dedi.

Anayerlilik ve sosyal etkiler

Araştırma sonuçları kadınların ailelerinden ayrılmadığını, erkeklerin ise kocalarının ailelerine katıldığını gösteriyor. Cassidy, erkeklerin Y kromozomlarında büyük genetik çeşitlilik bulunduğunu, bunun da erkeklerin diğer bireylerle genetik olarak daha az ilişkili olduğunu öne sürdüğünü belirtti.

Britanya’daki diğer Demir Çağı mezarları incelendiğinde de anasoyluluğun benzer izleri bulundu. Cassidy, bu uygulamanın adada yaygın olduğunu söyledi.

Araştırma, Demir Çağı toplumlarının anaerkil olup olmadığına dair kesin kanıtlar sunmasa da, kadınların sosyal ve ekonomik rollerine dair yeni bilgiler sağladı.

Cassidy, “Ana-yerliliğin kadınların sosyal ve politik güçlenmesinin güçlü bir göstergesi olduğunu” söyleyerek, kadınların mülk edinme, araziyi kontrol etme, yerel ekonomide aktif rol oynama ve sosyal nüfuz kullanma olasılığının daha yüksek olduğunu belirtti.

Kelt kadınları ve Roma yazıları

Çalışmanın bulguları, Kelt kadınlarının Roma yazılarında tasvir edildiği gibi güçlü figürler olduğuna dair genetik kanıt sağladı. Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden Dr. Guido Alberto Gnecchi Ruscone, bu bulguların Boudicca gibi Kelt kadınlarının gücüne ilişkin Roma açıklamalarını doğruladığını belirtti.

Sonuç olarak bu araştırma, tarih boyunca kadının toplumsal rollerine yeni bir bakış açısı sunarak geçmişin yeniden değerlendirilmesine katkıda bulunmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir