Todd Phillips’in “Joker: Folie à Deux” filmi neden beklentileri karşılamadı?

Todd Phillips’in büyük bütçeli devam filmi, mahkeme salonu draması ve zayıf karakter gelişimi nedeniyle eleştirmenler tarafından sıkıcı olarak değerlendirildi.

REKLAM

2024 Venedik Film Festivali, yılın en sıra dışı filmlerinin gösterimleriyle dikkat çekti. Bu filmler arasında Tim Burton’ın “Beetlejuice Beetlejuice” ve Francis Ford Coppola’nın “Megalopolis”i öne çıksa da en çok beklenen film Todd Phillips’in “Joker: Folie à” filmi oldu.

Ancak film eleştirmenler ve izleyiciler tarafından ağır bir şekilde eleştirildi. İlk filmin başarısının ardından bu filme ayrılan 200 milyon dolarlık bütçe sorgulanmaya başlandı. Çünkü ilk film, daha düşük bir bütçeyle çekilmesine rağmen 11 ödüle aday gösterildi.

Peki “Joker: Folie à Deux” neden “sıkıcı” ve “başarısız” görüldü?

Film, Joker’in Looney Tunes tarzı bir animasyonuyla başlıyor. Todd Phillips’in tarzının DC Universe dışında alışılmışın dışında olduğu zaten biliniyordu. “Ben ve Gölgem” isimli animasyonda, ilk filmde Joker’in (Joaquin Phoenix) TV sunucusu Murray Franklin’i (Robert De Niro) öldürdüğü sahne yeniden canlandırılıyor. Filmde animasyon yoluyla bölünmüş kişilik ve delilik temaları ima ediliyor.

Filmde Arthur Fleck’in duruşmasına tanık oluyoruz. Dışarıda destekçileri ve yanında Harley “Lee” Quinn (Lady Gaga) bulunan Fleck, mahkemede akıl hastası mı yoksa cezai açıdan sorumlu bir katil mi olduğu konusunda sorgulanır. Sonuçta Fleck’in cezai sorumluluk taşıdığına karar verildi.

Filmde izlediğimiz mahkeme salonu sahneleri oldukça uzun. Ayrıca podyumda genç Harvey Dent’i (Harry Lawtey) görüyoruz. Çok sayıda mahkeme sahnesinin olması, onu “Bir Düşüşün Anatomisi” filmini anımsatan bir mahkeme anlatısına dönüştürüyor. Avukatlar arasındaki çekişme ve Arthur’un iddia edilen çifte kişiliğine ilişkin tartışmalar o kadar uzun sürüyor ki, Joker filminin ana teması içinde kayboluyor.

Çifte delilik – ‘folie a deux’

Psikolojide “paylaşılan psikoz” anlamına gelen “folie à deux” terimi, adından da anlaşılacağı üzere filmde tematik olarak kullanılıyor. Mahkemede sürekli olarak Joker ve Arthur Fleck’in iki ayrı kimlik olduğu ve bu nedenle Fleck’in cezai sorumluluğunun bulunmadığı öne sürülüyor. Ancak Harley Quinn, Joker’le paylaştığı bu hayali durumu gerçek olarak kabul etmek ister ve Fleck’in gerçekten de Joker olduğuna inanır. Joker, onunla geçirdiği anlarda ondan makyaj yapmasını ve ona göre davranmasını istiyor.

Ama filmde bu çifte çılgınlığın dışında hiçbir derinlik ya da çılgınlık yok. DC Evreninin en kötü ve zalim çifti Joker ve Harley Quinn’den beklenen performans bir türlü seyirciye sunulamıyor. Özellikle müzik performanslarının gerçekleştiği mekanlarda Lady Gaga’nın yer aldığı sahneler öne çıksa da beklenen Harley Quinn sahneleri tam olarak izleyiciye sunulmuyor. Quinn’in sinema salonunu ateşe verdiği sahne dışında karakter için ciddi bir tematik bütünlük sağlanamıyor.

Bazı eleştirmenler Quinn’in sadece seri katilin hayranı olarak tasvir edildiğini iddia ediyor. Bu nedenle filmde karakterin varlığı oldukça zayıf ve yüzeysel kalıyor.

Her ne kadar film eleştirmenler tarafından sıkıcı bulunsa da Gotham’ın atmosferini başarılı bir şekilde yansıtması belki de filmin tek güçlü yanı. Gotham’ın karanlık, yağmurlu sokakları, özellikle Arkham Devlet Hastanesi sahneleriyle yeterli bütünlüğü sağlıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir